YEREL KALKINMADA ‘İZMİR MODELİ’
Artık İzmir Modeli diye bir kalkınma modeli var.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yerelde kalkınma modeli CHP Liderinin dikkatini çekmiş olacak ki, Kılıçdaroğlu Muğla konuşmasında büyükşehir belediye başkanlarına bu yönde bir talimat verdi.
Kılıçdaroğlu Muğla’da ne dedi?
“Kırsalda çiftçinin durumu iyi değil, ürününü sen satın alacaksın kardeşim. Ürününü alacaksın, çiftçiye destek olacaksın. Çiçek mi ekiyor? sen alacaksın, yağ mı? sen alacaksın, fidan mı? sen alacaksın. Çiftçi rahat edecek” dedi.
Bu konuda ortaya konmuş tek örneğin sahibi CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi…
Peki nedir bu İzmir Modeli?
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kalkınma modeli gayrimenkul odaklı kentsel gelişme üzerine değil kırsal alanda kalkınma üzerine kurulu.
İzmir Modeli ile birçok büyük şehirde olduğu gibi kente patronluk taslayanların, aracı simsarların hakimiyeti resmen sonlandırıldı. Yerel yönetimler eliyle kalkınmanın merkezine kırsal oturdu.
Bunun için ne yapıldı?
Önce ulaşım altyapısı tamamlandı, kırsal ile kent arasındaki tüm yollar asfaltlandı.
Bu amaçla İzmir-Londra arasındaki mesafe kadar yol yapıldığı ifade edildi.
Modelin ruhunu ise ‘yerel üretim-yerel tüketim’ oluşturdu.
Kooperatifler aracılığıyla üreticiden direkt alımlarla kırsal kesime destek verildi.
Böylece üreticinin ürünü heba olmaktan, tozdan topraktan kurtarıldı ve ürün değerinde alındı.
Bilindiği kadarıyla İzmir’in 48 bin kayıtlı çiftçisi var.
Ve İzmir, Büyükşehir Belediyesi’nin çabalarıyla tarımda örgütlenmede de ilk sırada yer alıyor.
Verilere göre; İzmir’de toplam 253 tarımsal kooperatif bulunuyor.
İzmir Modeli’nin yarattığı çarpıcı gerçekliğe bir örnek;
Çocukların süt içmesi için ‘Süt Kuzusu’ projesi yaşama geçirildi. Süt projesi kırsaldan başlatıldı, kentin içine kadar girdi.
Sütün üretimini de tüketimini de, İzmir yaptı.
Bu modelle CHP ile yönetilen bir kentte ‘yerelde üretip, yerelde tüketme’ dönemi başlatılmış oldu.
Sosyal demokrat belediyeciliğin önemli kriterleri arasında yer alan ve içeriği “Kır-Kent” Dayanışması olarak nitelendirilen bu yöntemle yerel bir kalkınma modeli inşa edildi.
Tabi bu modelin yaratılmasında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun büyük etkisi oldu.
“İzmir’in tozunu silktik” diyen Başkan Kocaoğlu, İzmir Modeli’ni şu sözlerle tanımladı:
“Türkiye’de ilk defa bir yerel yönetim, bir büyükşehir belediyesi, belediyenin yapması gereken görevlerin dışında bir ufuk açtı. Büyükşehir, ‘kentin kalkınmasına, yaşam standardının yükselmesine ben talibim’ diye yola çıktı. Bu Türkiye’de ilktir. Bir diğer ilk, kırsalda yaptığımız çalışmalardır. Hiç kimsenin düşünmediği şekilde üretim yollarını, arazi yollarını, yayla yollarını, tarım yapılan arazi yollarını asfaltladık. Bugün İzmir’in kırsalında arazi, yayla ve üretim yollarının yüzde 95’inin asfaltlanması tamamlandı. Bugün bütün üreticilerimiz arazilerine asfalt yoldan gidiyor. Ürünler tozdan topraktan kurtulduğu ve kalite arttığı gibi kışın da arazilerine girip tarım üretimi yapıyorlar.”
Belediyelerin öncülüğünde yerel işbirlikleriyle yerel kalkınma mümkün mü?
Evet mümkün.
Tarım potansiyeli bulunan her bir kent, bu modelle kırsal kalkınmasını gerçekleştirilebilir.
Peki Muğla’da bu yapılabilir mi?
Elbette yapılabilir.
İzmir yaptı, Muğla neden yapamasın?
“Kentin rantını kentliye veririz” diyen bir Genel Başkan varken, Aziz Kocaoğlu ve ekibinin yarattığı İzmir Modeli ortadayken, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün; “Toprağını satma ürününü sat” önerisiyle niyetini ortaya koymuşken, neden olmasın?
Kır-Kent dayanışmasıyla yerel kalkınma sağlayan sistemin örgütlenme modeli belli.
Böyle bir modelin üreticiye ve tüketiciye sağladığı ekonomik imkanların yanında, turizm sektöründeki binlerce tesisin bu modelin içinde yer almasını bir düşünsenize…