YEŞİLLLLL / BEYAZZZZ
İngiltere’nin Başkenti Londra’nın en işlek caddelerinden birisi olan Cheapside Caddesi’nde tur atan Muğlalı bir genç, caddenin karşısında kendisi gibi koyu bir Muğlaspor taraftarı olan Muğlalı arkadaşını görür.
Londra’nın göbeğinde hemşehrisini görmeyi ‘takdiri ilahi’ olarak nitelendiren genç, kendisini göstermek için el kol hareketi yapar. Ancak nafile. Caddenin karşı tarafında herşeyden habersiz olan Muğlalı hemşehrisi onu bir türlü farketmez. El kol işaretiyle kendisini hissettiremeyen Muğlalı genç, çareyi bağırmakta bulur. Ancak öyle bir şey söylemedir ki, karşı taraftaki Muğlalı onu duyabilsin.
Genç, bir iki saniye içinde karar verir ve bir hamle yaparak caddedeki kalabalığı yarar. Karşı kaldırımda yürüyen hemşehrisinin dikkatini çekecek, ortak bir şey söylemesi gerekmektedir.
Aradığı kelimeyi Muğlalılık ruhunda bulur.
Sağ elini ağzına götürür, elini megafon gibi kullanarak tribün sesiyle ve var gücüyle avazının çıktığı kadar bağırır:
Yeşilll….
Londra’nın Cheapside caddesinde karşı kaldırımda herşeyden habersiz dolaşan diğer Muğlalı genç, nereden geldiği belli olmayan bu sesle irkilir. Durur, sağına soluna bakar, sesin nereden geldiğini anlamaya çalışır ama kestiremez. Başını bir o yana bir bu yana sallaya sallaya yoluna devam eder. Ancak bir iki adım attıktan sonra ses yeniden nükseder:
Yeşilll…
İkinci Yeşil anonsunda sonra karşı kaldırımdaki genç farkeder ki; Cheapside caddesinin duvarlarında yankılanan bu ses tanıdıktır ve bir mesajdır. Üstelik mesaj sahibini aramaktadır.
İkinci kez nükseden sese kulak kesilen Muğlalı genç, bu sesi karşılıksız bırakmaz, sesin sahibini aramaya devam eder ve yönünü sesin geldiği yere doğru çevirirek bağırır:
Beyazzz…
Kısa bir sessizlikten sonra karşı kaldırımdan ses bir kez daha yükselir:
Yeşilll…
Karşı kaldırımdaki genç, “Belanı vemesin” diyerek geçte olsa durumu kavramıştır.
İş anlaşılmıştır.
Caddede bir Muğlalı vardır ve ona sesini duyurmak istemektedir.
Hızlıca yön değiştirir, kalabalığı yararak sesin geldiği yöne doğru hareketlenir.
Diğeri de aynı şekilde sesin geldiği yöne doğru yol alır…
Bu sırada Londra’nın Cheapside Caddesi’nin bir tarafında Yeşilll, diğer tarafında Beyazzz sesleri yükselir. Sesin geldiği yöne doğru hareket eden bu iki Muğlalı sonuçta ‘Yeşil-Beyaz’ atışmasıyla birbirini bulur. Her ikisi de yolun ortasına gelir ve atışma orada da devam eder:
Aslında bu atışma doğru adamı bulma atışmasınıdır.
Yeşilll…
Beyazzz…
Yeşillll…
Beyazzz…
En büyükkkk…
Muğlaaaaa…
Şampiyonnnn….
Muğlaaaaa…
Tereddüte mahal kalmamıştır.
İki Muğlalı, iki Muğlasporlu taraftar “Belanı vemesin senin” diye diye Londra’nın orta yerinde Cheapside Caddesi’nin en cavcavlı trafiğinde birbiriyle kucaklaşır, sarılır, koklaşır.
Ancak seramoni bitmemiştir.
Yeşil-Beyaz atışması yerini Muğlaspor Marşı’na bırakır.
Kollarını birbirine kilitleyen iki Muğlalı caddenin ortasında zıplaya zıplaya marşı söylemeye başlar:
Kar bora fırtına sükun bulacak,
Sana yıldırımlar sana yıldırımlar selam duracak.
Her yerde inlesin gürleyen sesin,
Muğlayı kartallar gibi beklesin,
Muğlaspordur gençler ocağı,
Şan şeref doludur onun kucağı….
Bizimkiler marşın ikinci kıtasına geçmeden Londra Polisi devreye girer.
Sevindikleri her halinden anlaşılan ama ne dediklerini anlaşılamayan bu iki Muğlasporlu’yu uyarır.
Bizimkiler; “Okey Efem, No Problem” diyerek oradan ayrılır.
İki Muğlalı buluşmanın sevinciyle kolkola girer, Queen Victoria Caddesine doğru yol alır.
Buluşma gerçekleşmiştir.
Cheapside Caddesi’nden, Queen Victoria Caddesine taşan Yeşil-Beyaz sesleri Londra’nın seslerine karışarak gittikçe kaybolur.
Muğlaspor ruhu; işte böyle bir şeydir…