BAŞKAN GÜRÜN, 2023 VİZYONUNU MU ORTAYA
KOYDU?
Muğla Büyükşehir
Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün’ün Bodrum Esnaf ve İş İnsanları Derneği
(BESİAD) tarafından düzenlenen 8. İş İnsanları Zirvesinde yaptığı konuşma
içerik anlamında ilgimizi çekti.
Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, Türk
Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Orhan Turan, Güney Ege
Sanayi Ve İş Dünyası Federasyonu (GESİFED) Başkanı Aysun Nalbant başta olmak
üzere çok sayıda iş insanı katıldığı toplantıda konuşan Başkan Gürün,
konuşmasında ilginç bir örnekleme yaptı.
1930 yılındaki doların fiyatı ile 1939 yılındaki doların fiyatını hatırlatan
Gürün, “1930 yılında 1 doların fiyatı 2.12 iken, o dönem ekonominin
kalkınmasından sonra 1939 yılında dolar 1.28 olmuş. Yani 100 yıl önce söylenmiş
ve ortaya konulmuş bir vizyonla günümüzü karşılaştırdığımızda güncelliğini
koruyan sözler ve direktifleri görüyoruz” dedi.
Atatürk’ün her söylediğini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak direktif olarak
kabul ettiğini ifade eden Gürün, ekonominin gelişebilmesi yatırımcının yatırım
yapabilmesi için iklimin müsait olması gerektiğine dikkat çekerek şunları
söyledi; “Hukuk ve adalet ikliminin çok ılımlı olması lazım. Gerçekten adalet
duygusu ve adil olmak, gelecekten ve hukuktan şüphe etmemek çok önemli. Çünkü
iş adamları bu hukuk sistemi içerisinde var olmaya ve geleceklerini planlamaya
çalışıyorlar.”
Başkan Gürün bu tespitiyle CHP’nin ‘Hak Hukuk Adalet’ anlayışı ve arayışının
ekonomi için de gerekli olduğuna işaret etti.
Ekonomi konusunda genel tespit ve söylemlerin ardından Başkan Gürün,
konuşmasını Muğla üzerinden sürdürdü.
Çarpıcı bir örnek verdi.
Bir yarışmada Muğla’nın kazanç sağladığı en önemli sektörün ne olduğu sorulsa,
hiç tereddüt etmeden, düşünmeden ‘turizm’ denileceğine dikkat çeken Gürün,
turizmin önemli olduğunu ancak bu algının gerçeği net olarak yansıtmadığını şu
sözlerle dile getirdi:
“Muğla’nın yüzde 60’ında tarım var. Yani bir tarım sektörü var. Yüzde 60 nüfus
kırsalda yaşıyor. ‘Kendimize yeter ülkeden, hiç bir şey yetmez’ hale gelinen
ülkede tarım sektöründe hala direnen çiftçilerimiz ve besicilerimiz var. Bu
toprakların sadece kıyıları değil yüzde 68 ormanıyla, yüzde 60 kırsal nüfusuyla
kırsala da, tarımda yapılacak olan çalışmalar ve katma değeri yüksek tarımsal
ürünlerinde üretilmesi için bakılması ve onunla ilgili çaba sarf edilmesi
lazım.”
Yani Başkan Gürün, “Muğla kırsalında yetişen gıda ve tarım ürünleri, ‘mavi
bayraklı bir plaj’ kadar tanınmıyor” demeye getirdi.
Yukarıda yer alan ifadeleriyle de iş dünyasına yatırım yapmaları konusunda
çağrıda bulundu.
Bu köşeyi yakından takip edenler hatırlayacaktır.
Uzunca bir süredir; “Muğla’nın elinde iki kartı var. Biri tarım, diğeri turizm.
Muğla henüz tarım kartını masaya koymadı, koymalı. Gıda ve tarım ürünlerine
coğrafi işaret almalı. Muğla tedarikçilik yapmaktan kendi markalarını yaratan
bir konuma gelmeli” diye yazıp, çiziyoruz.
İfade etmeliyiz ki bugün gelinen noktada Muğla’nın tarım kartına yönelik
açıklamalar yapılması, tarımın seçim bildirgelerine girmesi ve bu yönde adımlar
atılması bizi ziyadesiyle memnun ediyor.
İlk beş yılında kazandığı alan tecrübesiyle Başkan Gürün’ün büyükşehirde ikinci
beş yılına; “Toprağını satma ürünü sat, Kırsal Muğla üretecek, kıyısal Muğla
tüketecek” söylemiyle başlaması önemliydi.
Başkanın seçim sonrasında kooperatiflerle bir araya gelerek birçok üründe Muğla
markalarının oluşturulmasına yönelik işbirliği, binlerce turistik işletmenin
yeme-içme ihtiyacını bu toprakların gıda ve tarım ürünlerinden karşılamasına
yönelik yüksek hedefli açıklamaları, kentin geleceğine yönelik vizyonun ortaya
konması açısından hayati önem taşıyor.
Yazıyı şu soruyla sürdürelim.
Turizm sektörü aynı zamanda yeme içme sektörü değil mi?
Bu soru, yanıtını ararken biz Başkan
Gürün’ün aynı toplantıda turizm konusunda yaptığı açıklama ve tespitlere geçelim.
Başkan Gürün konuşmasında Muğla’da turizm anlayışının 20 yıl içerisinde
değişeceğini öne sürdü. Deniz, kum ve güneşin sürdürülebilir olmadığını, 20 yıl
içerisinde deniz, kum, güneşin kültür turizmine evirileceğini öne süren Başkan
Gürün, bu görüşün turizm sektöründe de kendisine yer bulduğunu belirtti.
Muğla’da bilinen 110 ören yeri olduğunu hatırlatan Gürün, açıklamasına şöyle
devam etti:
“En büyük zenginliklerimizden biri kültür değerlerimiz. Bunları çok iyi koruyup
onları geleceğe taşımamız ve faydalanmalıyız. Stratonikea dünya da bir tane
var. Bir kültür meraklısı onu görmek istiyor ise, bana gelmek durumunda. Böyle
bir özgünlük, özellik gerçekten değerlendirilmesi ve geleceğe ona göre bakılması
gerekiyor”…
Başkan Gürün’ün buraya kadar söylediği her söz, yaptığı her tespit elbette
önemli.
Ancak asıl önemlisi şimdi geliyor.
Muğla kıyılarına yönelik imar ve yapılaşma konusunda yaşanan iştah ve işgale
dikkat çeken Başkan Gürün, açıklamasında; “Tabi ki binalarımız olacak,
inşaatlarımız olacak. Ama bu hücum ne? Bu iştah ne? Daha fazla, biraz daha çok.
Yeter (!) Ahmet başkanımla bizim bir ağacın altında oturup dinlenesimiz var.
Biraz soluk alalım, dinlenelim. Bir duralım ve bir master plan, stratejik plan
yapalım. Ben, Bodrum’da kaç yatağım var? Kaç yatağa ulaşacağım veya hiç yatak
yapmayacağım bu yatağı gelen turistin kalitesini arttırıp 20 turistten
kazanacağımı 1 turistten kazanacak hale getirmem gerekiyor. Bu kadar hoyratça
açıyoruz. Gak deyince ‘süt’, guk deyince ‘et’ veriyoruz. ‘Her şeyimiz dahil’ diyoruz, açıyoruz
büfelerimizi. Benim tabirimle; ‘Yedir, içir, kızart turizmi’ yapıyoruz. Bunu
aşmamız lazım, elimizdeki değeri bilmemiz lazım. Bütün değerlerde her şey de
dejenerasyon yaşıyor ülke. Ben kendi değerlerime sahip çıkıp onu geleceğe
taşıyarak, bunu ekonomik değere, bozmadan geçirmem lazım”…
Bir tespit yapalım:
‘Muğla elindeki iki karta, tarım ve turizm kartlarına yönelik nihayet kendi politikalarını
oluşturuyor’.
Bir soru ile bitirelim:
Ne dersiniz, Başkan Gürün BESİAD tarafından düzenlenen 8. İş İnsanları Zirvesi’nde
yaptığı konuşmayla Muğla’nın 2023 vizyonunu mu ortaya koydu?
Bize öyle geldi…
***
© MKG 2019 /Bu köşede
yer alan içeriklerin sosyal medya üzerindeki paylaşımlarına yapılan yorumlarla
ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluk, yorum yapan kişilere aittir.
Köşe yazısını yazdırmadan önce çevreye olan sorumluluğun hatırlanmasında fayda
vardır.