KENT KONSEYLERİ & BELEDİYELER İLİŞKİSİ ÜZERİNE
Kent konseylerinin etkin olabilmesinde belediye ile ilişkileri önemli.
Kent konseyleri bir çalışma yapıyor, tavsiye kararlarını oluşturuyor ve görüşülmek üzere belediye meclisine gönderiyor.
Çalışmanın uygulanıp uygulanmayacağına ise belediye meclisi karar veriyor.
Belediye meclisi çalışmayı uygun bulursa, sorun yok.
Uygun bulmazsa (!)
Yapılan çalışma içeriği, toplumsal boyutu ne olursa olsun, tavsiyeden öteye geçemiyor.
Böyle olunca da insanın aklına şu sorular takılıyor:
Kent konseylerinin kuruluş amacı düşünüldüğünde belediye ile kent konseyleri işbirliği içinde mi hareket etmeli?
Bu işbirliği içerisinde farklı görüşler ortaya çıktığında karar; kime ve neye göre alınmalı?
Başka memleketlerde bu işler nasıl yürüyor?
Doğrusu insan merak ediyor.
*
Bilindiği kadarıyla hukuki bir yaptırım gücüne sahip olamasalar da kent konseyleri sadece kamuoyu baskısı ile yaptırım gücüne sahip olabiliyor.
Kamuoyunu arkasına alan kent konseyleri alınan ya da alınacak kararlarda etkili olabiliyor.
Kent yönetiminde buna;
Doğrudan değil, ‘dolaylı yaptırım’ deniliyor.
Dolaylı yaptırımın ötesinde bir yola daha dikkat çekiliyor.
Ancak bu yola girmek (!) günümüz şartlarında pek mümkün görünmüyor.
Zira bu yolun açılması için kent konseyleri ile belediyeler arasında ‘ilkeler sözleşmesi’ imzalanması gerekiyor.
Belediyeler ve kent konseyleri arasında fikir ayrılığı nedeniyle yaşanan sorunların ‘ilkeler sözleşmesi”’ ile aşılabileceği öne sürülüyor.
Sözleşme ile kent konseylerinin belediyelerden bağımsız bir şekilde çalışmalarını sürdürebilecekleri düşünülüyor.
Sözleşmenin hukuken bağlayıcı bir yanı olmasa da (!)
Sözleşme; taraflar arasında meşru bir beklentinin temelini oluşturması açısından önemli görülüyor.
*
Kent konseylerinin ‘yasal ancak yetkisiz’ konumu uzun süredir tartışılıyor.
Bu ilişkinin taraflarına yaşattığı sorun, bugünün sorunu değil.
Ancak bu konuda yapılan araştırmalar konseyler ile belediyeler arasında görüş ayrılığından kaynaklanan sorunların aşılması için kent konseylerinin kuruluşunun yerel seçim sonuçlarına göre yapılmaması gerektiği görüşünü ortaya koyuyor.
Konseylerin görev süreleri, siyasal ilişkileri, mevcut görev konularında belediye yönetimleriyle doğrudan ilişkili kişilerin, kent konseyi üyeliklerine ve görevlerine kısıtlamalar getirilmesi gerektiği görüşü savunuluyor.
Konsey-belediye ilişkisine yönelik yapılan araştırma sonuçlarında kent konseylerinin tamamen sivilleşmesi gerektiği vurgulanıyor.
Belediye başkanlarının, belediye yönetimlerinin önermesi ya da tavsiyesi ile oluşan konseylerin siyasallaştığının altı çiziliyor.
*
Yukarıda ifade ettik.
Kent konseyleri-belediyeler ilişkisindeki görüş ayrılıkları ve sorunlar bu günün sorunu değil.
Yerel Gündem 21 programıyla oluşturulan kent konseylerinin; katılımcı yerel demokrasinin tesis edilmesine, vatandaşların karar alma mekanizmalarına dâhil edilmesine imkân tanıyan yapısını hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor.
**
Kopyalanamaz, izinsiz kullanılamaz. MKG/Nejat Altınsoy 2019