ŞADIRVANIN YERİ
Son iki yazıda ne söyledik?
“Gazetecilere ve mesleğe ilişkin görüş ve düşüncelerimizi kamuoyu önünde paylaşmayalım, olumlu ya da olumsuz düşüncelerimizi umum kuvayımilliye önünde dile getirmeyelim. Eleştiriyi, özeleştiriyi ötesinde tartışmayı başka zeminlerde değil, kendi zeminimizde yapalım” dedik.
Gazetecilik mesleğinin kimsenin tekelinde/ tekerleğinde olmadığını, kimseden vize alınmayacağını ifade ettik.
Mesleki anlamda yeteri kadar rezillik gördüğümüzü dile getirdik.
Ötesinde gazetecilik temel ilkelerine ve etik kurallarına vurgu yaptık.
Bu kentte gazetecilik damarı güçlü olan gazetecilerin olduğunu ve bu mesleği iyi gazeteciliğin kurtaracağını da sözlerimize ekledik.
Bu amaçla herkesin iyi olma hakkı bulunduğunu kaydettik.
Ha bir de “Bir yayın kurumuna sahip olmak kimseyi gazeteci yapmaz, bir şekilde basın kartına sahip olanlarda gazeteciden sayılmaz” diye yazmıştık.
Daha sonra ‘alınganlığa yol açmasın, tespit yanlış anlaşılmasın’ düşüncesiyle bu tespiti yazıdan çıkardık.
*
Sonuç;
Son iki yazıda söyleyeceklerimizi söyledik,
Yazacaklarımızı yazdık ve bitirdik.
Gazetecinin gazeteciyle, gazetecinin toplumla olan ilişkisinde bugün için zorunlu hale geldiğine inandığımız hatırlatmaları yaptık.
*
Peki, bundan sonra?
Bundan sonrası tercihtir ve tercihlerle yaşamak iyidir.
Bizim dert edindiğimiz konu; iyi gazeteciliktir.
O kadar.
*
Bu tercih bizi nereye götürür?
Bu mesleği iyi gazeteciliğin kurtaracağına olan inancımızla kötüye götürmeyeceği açıktır.
Bir ayrışma yaşatır mı?
Yaşatabilir.
Ayrışma denilen şey; korkulacak bir şey değil, yaşamın bir parçasıdır.
Peki, ayak izlerini takip eden olur mu?
Olabilir.
Kimse de gelmeyebilir.
Bizim için bu meselenin herkesçe biliniyor olması yeterlidir.
Şadırvanın yeri bellidir…
***
Kopyalanamaz, izinsiz kullanılamaz.
MKG/Nejat Altınsoy Haziran 2020